19 Mayıs 2011 Perşembe
Yan Rol Ve Figüranlık Üzerine: Sarı Bıyık
Uzunca bir süredir dizi izleyemeyen ve bu durumu takip mekanizması gelişmemiş olmasına bağlayan bendenize, kendini bu kadar kolay ve yine bu kadar çok sevdirmeyi başarabilmiş, güzide dizi Leyla ile Mecnun, 14. bölümüyle de beni benden almayı başarmışken, küçük sahnelerin büyük ismi, sarı bıyıklı dev adamı canım dizimde görmek, beni bu satırları yazmaya iten sebep oldu.
Sayfalara sığmayacak filmografisiyle türk figüranitesinin (o ne demekse) dev ismi sarı bıyığa bu kıytırık blog yordamıyla, Türk dizi sektörü adına teşekkür etmek istedim sadece. İyi ki varsın sarı bıyık, iyi ki.
Bir diğer sarı bıyığı ise bloğun %49'unun sahıbısı huleyn ve diğer tüm RKAL okuyucuları bilir ki, bir lisede okumuş insanlara okuyucu demenin ne kadar doğru olup olmadığını sabahlara kadar tartışabilirim, siz değerli okuyucularımızla. Ona da selam olsun.
Huleyn
Sabahlara kadar konuşabilirim diyip konuşmamak çok büyük atışlarda olduğunun kanıtıdır. Ben bu iddianı kabul ediyor ve artırıyorum ama öncelikle şu %49 luk kesime tepkimi vereyim. %2 lik dilim kimin lan, İbrahim Halit Çizmeci'nin mi ?
Neydi konumuz bir lisede okumuş insanlara okuyucu demenin doğru olup olmadığı. Şimdi burada iki farklı bakış açısı hakim; birincisi, bir lisede okumuş insanların aynı lisede okuduklarını kabul eden diğeri ise okunan liseyi önemsiz kılan bakış açısı. Yazının ilerleyen kısımlarında bu iki olgu ayrı ayrı işlenecektir, bir lisede okumuş okuyucularımız bu konuda rahat olabilir.
Aynı lisede okumuş insanların okuyucu kabul etmenin doğruluğunu tartışan bakış açısını irdelemeye başlarsak ilk sorum bu lise hangi lise olur? Bu sorunun geleceğini öngeren iddia sahibi yazar RKAL diye belirtmiş, aferin ona. Evet lisenin rkal olup olmaması okuyucu olup olmamak konusunda gerçekten önemli bence rkal da okuyanları okuyucu kabul etmemeliyiz. Bu öyle boş bir sıkış değil bu konuda gözlemlerim var (2 kişi) . Gözlemlerim bu iki kişininde bloga ara sıra(2-3 ay) girip " lan şuraya bir yazı yazayım da ortak blog açtığım adama ayıp olmasın bari" ve bu iç geçişirişin iki dakika sonrasında "sikerler sonra yazarım, olmadı sabah erken kalkar yine yatarım" dediği tespit edilmiştir. Arada kalan iki dakikayı farkeden bazı rkalli olmayanlar şunu gözden kaçırıyorlar, bu iç çekişlerin arasında bu iki kişi kesinlikle blogu okumuyor yerine ne yazacaklarını düşünüyorlar. Asıl önemli olansa bu iki kişinin yazmayı düşündükleri anda bile bir gözlerinin facebook'da diğer gözlerinin ise yine facebook'da olmasıdır. Çünkü bir insan aynı anda iki yöne bakamaz. Gözlemlerim bazı kesimleri tatmin etmediyse bu yazıya gelmeyecek cevaba bakmalılar. Çünkü eğer bu yazıya bir rkallıdan cevap gelecek olursa koskoca iddia çöker.
Gelelim bir diğer bakış açısı olan okunan liseyi hiçe saymaya. Şöyle bir bakıldığında gerçekten mantıklı, okunan lisenin bir blogu okuyup okumamak üzerinde ne gibi bir etkisi olabilir ki. Bu görüşü hemen kulağa mantıklı geliyor diye kabul etmedik tabii ki yine gözlem yaptık. Bu sefer ki gözlemimiz yine 2 kişiyi içeriyor. Bu gözlenenler rkal okumuş kişinin üniversite arkadaşları arasından şeçildi ve kendilerine bu blogun adresi verilerek ertesi gün "hacu nasıl buldun" sorusu soruldu. İki denekte süper, çok iyi olmuş diye geri dönüş yapsalarda blogun içeriği hakkında sorulan sorular konusunda hiçbir geri dönüş yapamadılar. Bu da bize bu iki kişinin kesinlikle okuyucu olmadıklarını tamamen arkadaşlık zedelenmesin diye kolpaladıklarını göstermiştir. Zaten araştırma derinleştikçe bu iki kişinin star wars muhabbetlerinde sadece "evet, haa orası süper" dedikleri tespit edilip bu filmi de izlemedikleri anlaşılmıştır.
Sonuç olarak ben kimseye okuyucu deme taraftarı değilim çünkü daha okuyan tespit edemedim, kabul edersiniz ki okumayan adama da okuyucu diyemem şimdi. Yani bence bu iş aşağı yukarı böyledir. İtiraz eden olursa zaten tespitlerim yerle yeksan olacağından çokta uzatmadan bitiriyorum. yeksan...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder